Rüzgâr, soğuk, hava kirliliği, egzoz dumanından gelen ağır metaller ve güneşin ultraviyole ışınları derken cildimizin ne de çok düşmanı olduğunu fark ediyoruz. Toksik ve zararlı her tür dış etkilerle ilk karşılaşan organımız cildimiz.
Evet cildimiz de bir organ ve hatta vücudumuzun sahip olduğu en büyük organ. Bu devasa organın diğer organlardan en temel farkı; zararlı ve toksik olan her tür dış etkenle direkt karşılaşıyor olması.
Şöyle ki; yediklerimizle vücudumuza giren inorganik ve toksik maddeler, önce ağız sonra mide sonra bağırsaklar, ardından sırayla böbrekler karaciğerler üzerinden parçalanıp elimine olabiliyor. Peki cildimiz öyle mi? O hep tek başına savaşıyor, havanın, güneşin ve kirli çevrenin toksik ve zararlı etkileriyle bu da yetmiyor bir de üstüne sentetik, kimyasal ve her tür maddeyle mücadele ediyor.
Ciltten emilen her tür toksik madde epidermis, sonra dermisteki kılcal damarlarla her organa taşınıyor. Cildimizin yağını, nemini ve yapısını çok iyi korumalıyız ki hastalıklar bizi bulamasın. Savunma çökünce geriye ne kalıyor? Cildin yağını kurutursanız, savunmasına müdahale ediyor, dengesini bozuyorsunuz. O da daha fazla, daha da fazla yağ salgılıyor.
O bir organ olarak görevini yapıyor, derinin yüzeyindeki yağı ve derinin yüzeyini bu yüzey aktif sülfatlarla aşındırırsak sebum kesecikleri görevini yapmasın mı? Uyarı gelmiş bir atak var cilde diye o da bu atağa karşı cevap veriyor. Olması gereken cildi aşındırmadan, onu besleyen yağını ve nemini kurutmadan temizlemek.
GÜNEŞ FİLTRELERİ
Türkçede her ne kadar Güneş koruma kremleri desek te doğru isimleri, Güneş filtreleri aslında.
Yanlış isimlendirmenin kaynağı, SPF’den (sun protection factor ) esinlenilip koruma olarak çevrilmesi. SPF bir ölçü birimi yani metre gibi, kilogram gibi, fakat ortada koruma geçtiği için protection =koruma, Güneş koruma ürünü olarak adlandırılıyor.. Aslında SPF bir ölçü birimi. SPF ölçümü yapılıyor. Çok teknik olmakla beraber, kısaca şöyle;
Güneşe maruz kalan bölgede güneş filtresi sürüldükten sonra oluşan ilk kızarıklık süresi, filtre sürülmeden güneşe 16-24 dk. maruz kalmış adaylarda 16-24 dk sonra yapılan ilk ölçüm ve son ölçümlerin ortalama sürelerine bölümüyle ortaya çıkan sayıya SPF deniyor.
SPF oranı aşağıdaki gibi hesaplanıyor.
SPF=MED filtre sürülen adaylarda / MED filtre sürülmeyen adaylarda
Şimdi çok net değil mi? Koruma faktörü 50 de olsa 30 da olsa ölçülen sadece zaman. Yani ciltte kızarıklık ve yanma oluşturan süre. Bizim sürdüğümüz en yüksek faktör Ultaviyole güneş ışığını en uzun süre filtreleyen demek.
GÜNEŞ KORUMA DEDİĞİMİZDE İSE, Birinci aşama; bu çok gerekli zararlı ışınları filtrelemek, bunun için eczanemizden güneş ürünü aldık.
İkinci aşamada ise öyle ya da böyle geçen zararlı ultraviyole ışınların ciltte bazı maddeleri aktive ederek toksisite sağlamasını önlemeliyiz veya toksik maddeleri detoksifiye (detoks) yapmayı sağlamalıyız.
Filtre kullanarak UVB’nin cildimizi kızartmasını, yakmasını ve o güneş yanığını önlüyoruz. Bunun adı filtreleme. Çünkü UVB ışınları sadece derinin dış yüzeyine ulaşıyor ve epidermis tabakası tarafından emiliyor.
Peki UVA ve onun oluşturduğu zararlar? Öyle tehlikeli ve sinsi ki. UVB görünen tehlike gibi ama en büyük tehlike UVA. Çünkü UVA ışınları derinin epidermis tabakasını da geçip dermis tabaksına ulaşıyor ve burada DNA hasarı dâhil birçok hasara sebep oluyor. Kırışıklık, yaşlanma, cilt kanseri, burada sebep olduğu hasarın sonuçları.
Güneş ışınlarından tam korunma demek, derinin alt tabakası olan dermise kadar inen UVA’nın oluşturacağı DNA hasarını önlemek demek. Böylece güneş ışınları cildi yaşlandıramaz, kırıştıramaz, leke oluşturamaz ve kansere yol açamaz, işte bu güneşten koruma olur… Artık birçok eczane ürününde geniş spectrumlu ürünler satılıyor bu çok olumlu buna ilaveten Güneş detoksu da yapmamız gerek. Nasıl mı?
Filtreler (eczanelerden alıp kullandıklarımız) güneş ışınlarından korunmanın sadece ilk aşaması.
Sonraki aşamalara uzanan en etkili koruyucular ise bitkilerden elde edilen uçucu yağlar.
Organik güneş koruma ürünlerinde birçok bitkinin tohum yağı artık formüllerde yerini aldı. Ama uçucu yağlarla hazırlanan korumalar hala çok butik olarak çok yüksek meblağlara kişiye özel yapılıyor.
Halbuki aromaterapide hazırladığımız güneş korumaları hem çok yüksek ve %100 organik. Hem 80’e varan filtre hem de uçucu yağlarla beraber gerçek koruma sağlıyor.
Güneş filtreleri dedik. İki tür SPF yani filtre var. Birisi fiziksel, diğeri biyolojik. Fiziksel olanlar artık pek kullanılmak istemeyen kimyasal koruyucular.
Biyolojik olanlar 2 tane; Çinko oksit ve titanyum dioksit. Bunlar doğada bulunan mineraller. Titanyum dioksit UVB’yi filtreliyor, Çinko dioksit hem UVB hem UVA’yı filtreleyebiliyor.
Gerçek bir güneşten koruma için, GÜNEŞ DETOKSU YAPMALIYIZ
Doğada mevcut olan filtreleme yapmakla beraber tam korunma sağlayan ve Güneş detoksu yapan çok özel yağları anlatmak istiyorum size..
TAMANU YAĞI
Titanyum dioksit ve çinko oksitin birlikte kullanımından çok daha yüksek koruma (daha uzun süre filtreleme sağlıyor) ve yüzde yüz organik. SPF 80 veriyor yani filtreleme zamanı çok uzun. Sc-Glucan içeriyor ve bulunabilecek tek organik güneş filtresi ve koruyucusu!
HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI
Dimetikonun yaptığı kayganlığı veriyor ve çok kıymetli yağ asitleri sayesinde cildi besliyor. Güneşin yarattığı tahribatı onarıyor. Dimetikonun doğal alternatifi.
HODAN YAĞI
Güneşin ve rüzgârın oluşturduğu zararlı etkileri yok ediyor. Önceden oluşmuş hasarı onarıyor. İçerdiği gamma linoleik asit prostaglandin 1’e dönüşerek cildin sağlığını geri kazandırıyor.
AVAKADO YAĞI
Cildi UV ışınlarından koruyarak içerdiği vitaminlerle kollajen yapımını arttırarak nem ve beslenme sağlıyor. Cilde. A, D, E vitaminleri ve amino asitler sağlıyor.
FINDIK YAĞI
Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, tamanu kadar olmasa bile güneşin UV ışınlarını filtreleyen doğal bir filtre. Ayrıca içerdiği yağ asitleri, akne oluşumunu önlüyor, hasarlı, lekeli, kızarmış ciltte hodan ve Hindistan cevizi ve jojoba kadar yeni hücre üretimini hızlandırarak onarıyor.
KAKAO YAĞI
Güneşin kuruttuğu, nemsiz ve sağlıksız bıraktığı cildi içeriğindeki neredeyse 5 UI’yi bulan E vitamini ve yağ asitleri sayesinde yeniden nemlendiriyor, besliyor, onarıyor. Çok bronzluk isteyenlerin renk almalarını da sağlıyor.
HİNT YAĞI
Cilt üzerinde bir bariyer oluşturur. İşte bu özelliği sayesinde kimyasal dimetikonun organik versiyonudur. Ciltte rüzgâr, güneş, tuzlu su vb. durumlarda oluşacak cilt kuruluğu, nemsiz kalma, kırışma ve leke oluşumunu önlüyor.
JOJOBA YAĞI
Güneşle beraber cildimizin yağ dengesi de bozuluyor. Hatta rüzgârı da dâhil edersek, cilt hem nemini hem de yağ dengesini kaybediyor. Nem ve yağ çok farklı şeylerdir. Ciltte sebum cilt yağı cildin metabolik faaliyetlerini belirler. Cilt yağsız olamaz. Yağı kurutursanız içinde sülfat bulunan sabunlarla, cilt altından daha fazla sebum üreterek size cevap verir. Çünkü o yağ cildin savunma mekanizmasıdır.
Jojoba yağı sadece cildin nemini değil yağını yani sebumunu da dengeliyor. Yağlı görüntü değil bahsettiğim. Cilt savunma gereken durumlarda çok yağ üretir. Siz onu korur ve beslerseniz asla yağlı görüntü oluşmaz. Jojobada bulunan bir protein, cilt proteinine çok yakındır, cildi korur ve savunmasını güçlendirir.